26-30 Kasım 2009
41N 32E
Güneşli bir günde saat 13:00’da Ankara’da Milli Kütüphane’nin önünde buluşarak geleneksel kesişim avı faaliyetimize başladık. Bu sefer, Trakya ve Ege bölgesinde 39, 40, 41 ve 42 enlemlerindeki noktalara ulaşmaya çalışacağız.
Yeniçağa kavşağında İstanbul otoyolundan çıkıp, Yedigöller’e doğru yöneldik. 45 km bir mesafe ile parka uzanan asfalt yolun hemen yanında, ağaç ve çalıların arasında noktamıza ulaştık. Doğa muhteşem: aşağımızda akan çavlanlı derecik, yaprakların üzerindeki damlacıklar, batan güneşle birlikte hızla düşen sıcaklık. Manzarayı içimize sindirdikten sonra 41N 30E noktamıza yöneliyoruz.
41N 30E
Otoyolu bir kez daha geride bırakıp, Kandıra iskitikametinde kuzeye döndük. Dalca köyünün karşısından sola saptık. Hacışeyh köyünü geçtik, noktaya 100 metre kala arabamızı parkedip kampımızı kurduk. Yemek ve filim keyfinden sonra arabada yatıp uyuduk
Sabah hava geç aydınlandı ne yazık ki. 07:15 gibi noktaya yönlenip çalıların arasında noktayı buluyoruz. Sabah zeminden ağaçları saran sis ve doğan güneş muhteşem fotoğraf olanakları sunuyor. Bir sonraki hedefimize ulaşmak için acele etmemiz gerekse de kendimizi tutamayıp defalarca fotoğraf molası vererek bu muhteşem coğrafyayı görüntülüyoruz. Kırklareli’ye devam ediyoruz.
42N 27E
Hazır yolumuzun üzerindeyken bakir longoz ormanlarıyla meşhur İğneada’yı ziyaret etmeye karar veriyoruz. Pınarhisar’dan İğneadaya Yıldız dağlarını aşarak uzanan yol muhteşem manzaralar sunuyor. Kumsalında güneşlenen inekler, sandalların üzerinde hoplayıp zıplayan afacan çocuklarıyla şirin bir belde İğneada. Upuzun bir plaja sahip (20km). Longoz ormanları muhteşem. Ormanların arasında onlarca irili ufaklı göl var. Bunların arasında denizle yarı bağlantılı bir ekosistem olan Mert Gölü el değmemiş doğasıyla vahşi bir güzelliğe sahip.
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışız! Hava kararınca Kırklareli’ne ulaştık. Şehri dolaştıktan sonra noktamıza yönlenerek, Kofçaz üzerinden Devletliağaç köyü yakınlarına geldik ve geceledik.
Sabah köyü geçerek kuzeye Malkoçlar köyü istikametine giden rotayı takip ettik. Buradan bulduğumuz bir tarla yoluyla kesişime 350 metre yaklaşmayı başardık. Hızla geri dönerek 41N 27E noktasına yöneldik.
41N 27E
Kırklareli – Babaeski – Hayrabolu istikametiyle şirin yollardan geçerek Hacısungur Köyü istikametine yöneldik. Karaidemir barajı manzaralı noktamızın 600 metre kadar yakınına ulaştık. Çan yakınlarındaki yeni hedefimize hava kararmadan ulaşmak istiyorduk. Aceleyle kendimizi tarlaların arasına attık. 15 dakikalık bir yürüyüşten sonra hedefteydik.
Güneye devam edip, Gelibolu – Lapseki arasını feribotla geçtik. Aceleyle 40N 27E noktasına doğru yol almaya devam ettik. Sanırız hava kararmadan başaracağız.
40N 27E
Son sürat noktaya doğru ilerlerken bir yandan da hava kararmadan noktaya yaklaşmanın en uygun yolunu tespit etmeye çalışıyorduk. Çan’a gelmeden yaklaşık 15 km önce sağımızda Hurma, solumuzda ise Durali köyüne giden bir kavşağa geldik. Kısa bir tereddütten sonra biraz daha ileriye devam etmeye karar verip, 1 km sonra sola tarla yoluna girdik ve hedefe 700 metre yaklaştık. Havanın kararmasına tam 18 dakika kalmıştı. Dikenli çalıların ve meşeliklerin arasından depara kalkarak noktaya hava kararmadan ulaşmayı başardık. Gerekli fotoğraf çalışmalarımızı tamamlayarak sevinçle arabamıza geri döndük. Verimli bir gün sonunda üç nokta yapmayı başarmıştık.
Ne yazık ki daha önce noktayı ziyaret edenlerce görülen vahşi Türk erkekleri ortalıkta yoktu. Ayrıca arabamızı da tek parça halinde bulduk! Hemen yanıbaşımızda 18 Mart Çan Termik Santrali kocaman bacasıyla faaliyetteydi.
39N 27E
Kazdağlarının eteklerini aşarak Edremit’e inen harika bir dağ yolundan geçerek Ayvalık’a vardık. Kısa bir şehir gezintisinin ardından Bergama’ya devam edip, yolda Aşağıkırıklar – Yenikent tabelası istikametine döndük ve bir ağacın altına arabamızı parkettik.
Sabah bir tarla yoluna girdik. Yol bir noktada geçilmez hale gelince bol çamurlu bir yürüyüşe başladık. Uçsuz bucaksız pamuk tarlalarının ortasından uzun bir yürüyüşle noktaya ulaştık. Aynı rotayla geriye dönerek hızla 39N 28E kesişimine hareket ettik.
39N 28E
Soma’dan Gördes istikametine devam eden yolda noktaya yaklaşan kısa bir tarla yolu bulup arabamızı parkettik. Nokta yukarılarda, tırmanış yapacağız. Hızla yüksemeye başlayıp sıkı bir perfonmansla noktaya vardık. Sık ağaçlık arazi çok zor geçit verdi. En sonunda ayaklarımızın altında meşe ve ardıçla yoğun bir şekilde kaplı yemyeşil bir topoğrafya uzanıyordu. Koşar adım arabamıza dönerek 39N 29E noktasına devam ettik.
39N 29E
Doğrusu zamana karşı müthiş bir koşturmaca oldu ancak virajlı dağ yolları, Simav’da kağnı misali hareket eden çöp kamyonu ve de tabelasız yollar bizi çok yavaşlattı. Simav’ın içinden güneye dönen Samat-Hıdırdivan köyü yolundan noktaya 1.3 km yaklaştığımızda ne yazık ki hava çoktan kararmıştı. Biz de gece manzaraya hakim bir noktaya yerleşerek ateşte sucuk ve kahve keyfi yaptık.
Sabah sisli bir havaya uyandık. Yoldan devam ederek Hıdırdivan köyünü geçtik. Kara Tavuk ve Alakarga bağırtıları arasında noktaya eriştik. Muhteşem bir coğrafya burası!
39N 30E
Bakmaya doyamadığımız çekici manzaralara sahip Simav – Altıntaş yolundan ilerledik. Murat dağının (2312 m) karlar altında sunduğu muhteşem görüntüleri fotoğrafladıktan sonra Altıntaş yönüne devam ettik. Karaağaç köyüne dönmeden biraz önce yoğun sise girdik. Güneşli dünya geride kaldı. Köyden sonra karşımıza çıkan tabelasız ve stabilize yollar bize uzun tereddütler ve sıkıntılar yaşattı. En nihayetinde Eydemir köyüne giden ve oldukça bozuk olan yolu bulduk. Ancak yol güzergahı malesef haritayla uyuşmuyordu. Kesişim noktası sağımızda kalan 1500 m rakımlı ikiz bir tepenin hemen arkasındaydı. Noktayı sağımıza alarak dağın etrafını dolaştık. Bir iki bozuk yol denedik ama hiçbirisi noktaya yaklaşamıyordu. Sonunda Eydemir köyüne girdik ve köyün içinden bir yayla yoluyla hedefe 2.9 km kala durduk.
Haritalarmız ve bozuk yollarla yaptığımız mücadeleden sonra şimdi de bitki örtüsü ile mücadele başlamıştı. Bir Ege klasiği olan yoğun meşe ve ardıç çalılarıyla kaplı arazide yerlerde sürünerek ilerlerken çok zorlandık ve vakit kaybettik. Uzun uğraşlardan sonra çalılık arazinin üzerindeki sırta çıkarak açık alanlara kavuştuk. Yarım saat sonra noktadaydık. Dönüşte daha rahat bir iniş rotası bularak hızla arabamıza geri döndük.
Doğrusu bu gezinin tadı damağımızda kaldı! Batı Anadolu ve Trakyanın yemyeşil, misafirperver ve el değmemiş coğrafyasına hayran olduk. Başka ülkelere gidene kadar ülkemizde keşfedecek sonsuz yer var.